Kurtuluş savaşında kasabamız

Kurtuluş savaşında kasabamız

Donanmamız Karadeniz ve Marmara denizi'nden çatalca'daki ordumuza yardım için Bulgar ordusuna sürekli bombardıman ediyordu. Trablusgarp'a giden en kıymetli komutanlarımız son zamanları yetiştiler. Mustafa Kemal, Enver paşa, Fethi paşa, Mehmet Nuri conker beyler ve diğerleri, kolordu kurma heyetine geçtiler. Enver paşa, Hurşit Paşa'nın 3 kolordu kurmay heyetinde, Mustafa Kemal ve Fethi paşa, Şevket Turgut Paşa'nın Gelibolu yarımadasını tutan kolordu karargahına ve Mehmet Nuri paşa da 1. harekat şubesi müdürlüğüne getirildiler.

Nihayet Enver Paşa'nın ısrarı ile 3 kolordu'nun 40 bin eri Şarköy'e nakledildi. Bu grubun vazifesi Çatalca gerisinde Bulgar ordusunu tutmak ve edirne'yi düşman kuşatmasından kurtarmaktı. Fethi Okyar bunun tatbik kabiliyeti olmadığını ileri sürmüştü. Fakat hazırlanan plan ve harekat şarköy'de tespit edildikten sonra aynen uygulamaya konuldu ve başarılı oldu. Böylece Enver Paşa'nın şarköy'de hazırlayıp tatvikiye başladığı görüş galebe çaldı.

Bulgarlar evvela harekata engel oldular. Bolayır'daki kolordu hücuma geçti, muvaffak olamadı, vaziyet çok kritikti, İstanbul her an büyük bir Bulgar istilasına maruz kalabilirdi. İstanbul'da saltanat askeri şurası toplandı ve savaş vaziyetini yeniden inceledi. Ordu komutanları savaşın devamından netice çıkmayacağını bildirdiler. Sadrazam Kamil paşa kabinesi, Nazım Paşa'nın teklifine dayanarak sulha karar verdi. Bulgar ordusu başkomutanı SAVOF İstanbul tokatlıyan otelinde misafir edilerek kendisine zamanın hükümeti tarafından ziyafetler çekildi.

Görüşme sonucuna göre Edirne hattı teslim edilecek ve Enez midye hattı sınır kabul edilecekti. Bir ara müzakereler sonuçsuz kaldı. Sadrazam Kamil Paşa, İngilizlerin ve diğer devletlerin aracılığı ile sulh taraftarlığını belirtti. Bu arada Trakya'da Tekirdağ, Şarköy, Burgaz, Çorlu, Çatalca hattında kan gövdeyi götürüyordu. Göçler başlamış yörede yaşayan halkın Büyük bir kısmı Avşa, Karabiga, Bursa taraflarına Göçe başlamışlar açlık ve sefalet son haddine varmıştı. Bulgar askerleri katliamlarının yanında köy ve şehir sakinlerinin devamını soymakta ve türlü eziyet ve işkencelerine devam etmekteydiler. Bunların yanı sıra büyük bir sel felaketi tüm Trakya topraklarına etkisi altına alınca halk ölümle karşı karşıya kalmıştı. Çok can kaybı oldu. Zaten halk 9 Ağustos 1912'de Büyük bir deprem felaketinin atlatalı on ay olmuş, bir sürü yaralılar halen aciz vaziyetteyken Rum çeteleri de bulgarlarla işbirliği yapıyorlardı Allah böyle felaketi Bir daha Bu vatana göstermesin…bugün bu devri yaşayan yaşlılarımız da bir elin parmakları kadar kaldılar…onlar da bu alemden geçince o pırıl pırıl yavrularımıza bunları kim anlatacak? Kaçımız bu olayları biliyoruz veya duyduk da çocuklarımıza bu vatan evlatlarının çektikleri ızdırapları anlattık, okuttuk mu? Biz yine konumuza dönelim. Bu feci olayla devam ederken Ordu komutanları yeniden planı inceleyip Enver Paşa'nın planını tekrar tatbik ettiler. Çatalca'ya yapılan saldırılar püskürtüldü ise de bir adım ileri gidilemiyordu. Bu arada Mahmut muhtar paşa ileri atılmak istedi. Fakat kurmay heyeti ile ağır yaralandı. Kara kilise bozgunundan sonra Ordu güç bela durdurulabildiği nokta ordumuz perişancı. Bu arada büyük bir meydan savaşı oldu. Ordumuz canla başla savaştı…çaresizlik…imkansızlık…etrafı saran kan kokusu ölüm korkusunu yenmişti. Bulgarlar yenilmiş, parçalanmış geri çekiliyordu. Bulgar ordusunun 4'te 3'ü öldürülmüş Savaş dışı bırakılmıştı. Bu savaş böyle devam ederken Bulgar ordusunun geri çekildiğinde ordumuzun haberi dahi yoktu. Ordu komutanlarımız da savaşın doruk noktasında kazandığımız anda çatalca'ya ricat emrini vermişti. Evet, Bulgar ordusunun 4'te 3'ünü yok eden Kahraman Mehmetçik ricat emri verilmişti. Bulgar ve Türk orduları yani iki odu birbirinden habersiz olarak kıç kıça yek diğerinden uzaklaşıyordu. Bu büyük askeri hatayı yalnız Allah affedebilir. İşte 40.000 kişilik Ordu bir anda 15.000 mevcuda düşmüştü. Bu Ordu bilare bulgarlara bir ders daha vermiştir. Düşmanın müttefikleri ile arasında çıkan anlaşmazlık üzerine 30 Haziran 1913'te düşman Trakya' yı terk ettirilmiştir. Eğer bugün bu zulüm ve işkence soydaşlarımıza Bulgaristan'da başka türlü yapılmaktadır. Eğer korkusuz hava alıyorsak çalışıyor yiyor ve vatanımızın tüm nimetlerinden istifade ediyorsak o günlerle ilgili tüm bilgileri, kaynakları da harcımızı atalım güvencemiz olan evlatlarımıza dedelerimizin akrabalarımızın çektikleri ızdırapları döktükleri kan ve göz yaşına hep hatırlayarak bu güzelim vatana terimizle kültürümüzle hizmet edelim.

Yunanlıların Şarköy’ü işgali 20 temmuz 1920

Osmanlı imparatorluğu'nun son hanedanının basiretsiz davranışı ile ı Dünya savaşı'na mağlup olarak çıkmamız Yunan ordusunun başta Anadolu olmak üzere tüm trakya'yı istila hareketine başlamasına sebep oldu. Burada savaş'ın seyrine neticesine geçmeden evvel özellikle değinmek istediğim önemli noktalar bulunmaktadır.

Şarköy evi mürefte köyleri ile birlikte Yunan işgaline kadar Rum Ermenilerle birlikte bir arada huzur içerisinde yaşamaktadırlar. 20 temmuz 1920 tarihinde Yunanlıların tekirdağ'ı işgalinde bu huzur tamamen bozulmuştur. Tespit edebildiğim kadar Bu yüzyılın başında sadece mürefte kasabasında iki kilise bulunmaktadır. Ekabiliyet ve Türkler bağcılık, zeytincilik ve tarım ile ticaret hayatına devam etmektedirler. İşgal sırasında bu dayanışma içinde bulunan halk bir anda birbirinden kopmuştur. Çünkü özellikle Rumlar ve Ermeniler Yunan askerine olağanüstü mühimmat yardımı yapmakta ve Yunan ordusunu desteklemektedir. Türkleri taciz edici hareketler başlamış Tekirdağ'da bir gecede  4 Türk askeri Rum ve Ermeniler tarafından öldürülmüştür. Bu vekaletin mürefte ve Şarköy iskelelerinden yapmakta olduğu mühimmat ve yiyecek yardımı önlenememektedir. Çünkü Rumlar ve Ermeniler tamamen sahilde oturduklarından iskele ve malların sevk hakimiyeti tamamen ellerinde bulunmaktadır. Urada Yunan istilası sırasında hiçbir Yunan askerinin giremediği ve girmeye cesaret edemediği tek Türk köyü bulunmaktadır ki orayı da Tahir Ağa isminde biri çete kurarak köyün savunmasını yaptığı mursallı köyüdür. Mürefte'de arkadan vurularak öldürülmüş birkaç Türk gencini görmekteyiz. Cafer Tayyar Paşa'nın beceriksiz davranışları sebebiyle Anadolu'daki Atatürk ordusu ile tüm irtibat koptuğundan Trakya'da yer yer çete savaşları sürmektedir. Mürefte ve Şarköy o günkü şartlar içinde bu çete savaşlarını tarihteki yerlerini almalarına rağmen maalesef elimizde bugün belli başlı bir kaynak kalmamıştır. (Yazan: Y. Can Özturgut)

Şarköy hakkında bilgiler için:  

Şarköy ekonomisi, Şarköy yakın tarihi, Şarköy uzak tarihi